
Stanford Üniversitesi’nde yapılan yeni bir araştırmanın bulguları, insanların yalnızca düşünerek iletişim kurmalarını mümkün kılacak bir dönüm noktasına işaret ediyor. Bu teknoloji, iç konuşmayı (inner speech) doğrudan çözümleyerek, ses veya fiziksel hareket gerektirmeden iletişimi sağlıyor.
Beyin-bilgisayar arayüzleri, bir kişinin sinir sistemini, beyin aktivitesini yorumlayabilen implant elektrotlarla bağlayarak, sadece düşünce gücüyle bilgisayar kullanmayı veya protez uzuvları hareket ettirmeyi mümkün kılıyor. Özellikle konuşma yetisini kaybetmiş kişiler için bu teknoloji, bağımsızlığı yeniden kazanmanın kapılarını aralayabilir.
Daha önce araştırmacılar, motor kortekste meydana gelen sinyalleri kaydederek konuşamayan kişilere ses kazandırabiliyordu. Bu sinyaller, ağız, dil, dudak ve ses tellerinin hareket etmeye çalıştığı sırada ortaya çıkıyordu. Ancak Stanford Üniversitesi’nin yeni çalışması, bu fiziksel çabayı tamamen devre dışı bırakmayı başardı.
Stanford nörobilimcisi ve çalışmanın baş yazarı Erin Kunz, The New York Times’a verdiği röportajda şunları söyledi:
“Eğer iç konuşmayı çözümleyebilirsek, fiziksel çabayı tamamen atlayabiliriz. Bu da sistemi daha uzun süre kullanmayı mümkün kılar.”
Yüzde 74 doğruluk
Araştırma, Cell dergisinde 21 Ağustos’ta yayımlandı ve konuşamayan kişilerin iletişim kurmasını daha da kolaylaştırabilecek sonuçlar ortaya koydu. Sistem, gerçek zamanlı çözümlemede %74 doğruluk oranı yakalayarak, bu tür bir teknoloji için benzersiz bir başarı sergiledi.
Ancak iç sesi çözümlemek, bazı riskleri de beraberinde getiriyor. Denemeler sırasında implant, beklenmedik sinyalleri de yakalayabiliyor. Bu nedenle, özel düşüncelerin korunması için bir “mental şifre” sistemi geliştirildi.
İç konuşma gerçek zamanlı çözümleme
Kunz, Financial Times’a yaptığı açıklamada, “İç konuşmayı yalnızca düşünürken beyin aktivitesinin nasıl göründüğünü ilk kez anlayabildik,” dedi. Araştırmacılar, dört katılımcı üzerinde çok birimli kayıtlar (multi-unit recordings) yaparak, iç konuşmanın motor kortekste güçlü şekilde temsil edildiğini ve hayal edilen cümlelerin gerçek zamanlı olarak çözümlenebileceğini gösterdi.
Buna ulaşmak için, ekip motor kortekse mikro elektrotlar yerleştirerek nöral sinyalleri kaydetti. Çalışmaya katılan katılımcılar, ALS veya felç nedeniyle ciddi şekilde paralize olmuş kişilerdi. Araştırmacılar, katılımcılardan belirli kelimeleri konuşmayı veya hayal etmeyi denemelerini istedi. Her iki eylem de beyin bölgelerinde örtüşen aktiviteyi tetikledi.
Yapay zekâ modelleri, bu sinyalleri fonemlere (dilin temel birimleri) çevirip, kelimelere ve ardından katılımcıların düşündüğü cümlelere dönüştürdü. Denemelerde, beyin çipi hayal edilen cümleleri %74 doğrulukla tercüme edebildi.
Stanford Üniversitesi’nden nörocerrah Frank Willett, Financial Times’a şunları söyledi:
“Çözümleme, gelecekte iç konuşmayla akıcı, hızlı ve rahat bir konuşma sağlamanın mümkün olabileceğini gösterecek kadar güvenilir.”
Özel düşünceleri koruyan şifre
Ancak bu gelişmeler, mahremiyet kaygılarını da beraberinde getiriyor. Çalışmada, BCI sistemlerinin katılımcıların istemedikleri iç konuşmalarını da yakalayabildiği görüldü. Bu, düşüncelerin izinsiz şekilde açığa çıkma riskini doğuruyor.
Duke Üniversitesi’nden hukuk ve felsefe profesörü Nita Farahany, NPR’ye yaptığı açıklamada şöyle dedi:
“Bu, özel ve kamusal düşünce arasındaki çizginin düşündüğümüzden daha bulanık olabileceğini gösteriyor. Beyin şeffaflığının arttığı bu dönemde, etik olarak yepyeni bir sınırdayız.”
Stanford araştırmacıları, iç konuşmanın yalnızca kullanıcı şifreyi düşündüğünde çözümlenmesini sağlayan bir sistem geliştirdi. Seçilen şifre ise 1964 tarihli çocuk kitabı ve 1968 tarihli filmden esinlenen “Chitty Chitty Bang Bang” oldu. Sistem, yanlışlıkla özel düşüncelerin açığa çıkmasını yüzde 98 başarı oranıyla engelledi.
Avustralya’daki Wollongong Üniversitesi’nden biyoeetik uzmanı Cohen Marcus Lionel Brown, New York Times’a şunları söyledi:
“Bu çalışma etik açıdan doğru yönde bir adımı temsil ediyor. Uygulandığında, hastalara hangi bilgiyi ne zaman paylaşacakları üzerinde daha fazla kontrol sağlayacaktır.”
İnsan beyninin yeni çağı
Farahany, Mart 2023’te NPR’ye verdiği röportajda, beynin “en hassas organımız” olduğunu vurguladı. Açığa çıkarılması, insan olmanın ve birbirimizle ilişkilenmenin anlamını derinden değiştiriyor.
MIT’den bilişsel nörobilimci Evelina Fedorenko, çalışmaya dahil olmadığını belirterek, insan düşüncesinin büyük kısmının sözel olmadığını söyledi. Katılımcıların bilinçli olarak hayal ettikleri kelimeleri çözümlemede başarı yüksekken, açık uçlu sorulara verilen yanıtların çoğu sistem tarafından “çöp” olarak kaydedildi.
Kunz, iç konuşmayı çözen bilgisayarların henüz insanlarla konuşma seviyesinde olmadığını kabul ediyor:
“Bu sonuçlar, her şeyden önce bir konsept kanıtıdır.”
Kaynak: Gazete Oksijen